YAŞAM HAKKI İNSAN VE HAYVAN İÇİN EN KUTSAL HAKTIR.
29 Aralık 2016 Perşembe
26 Aralık 2016 Pazartesi
BU MİNİK YAŞAMALI!
Yaşatmalıyız.
Şimdi iki kat ilgi gerek. Kardeşinin yokluğunu
çekiyor. Besledikten sonra uzun süre göğsümüzde ısıtıyoruz, yürütüyoruz.
Temizlenmesi yok. Pati atması yok. Yalnızca bedenini hafif çekerek yürümeye
çabalıyor. İki damla biberonla mama emdikten sonra “miyav” diyor ama sesi
çıkmıyor. Bulunduğu odada klima hiç kapanmıyor. Sıcak su torbaları kutunun
içini ılıtıyor. Üstüne battaniye parçaları
örtüyoruz. Ye minik, yaşa minik,
canlan biraz!
Ayvalık Veteriner Kliniği’nde arkadaşımız Özgür Öztürk’e götürüyoruz. Klinikten kedi dostu, böyle küçük yavruların bakımında deneyim sahibi Merve, bize tavsiyelerde bulunuyor. Yemesi için neler yapabileceğimizi öğretiyor. Antibiyotik yapılıyor direncinin artması için. Sonra, yine evde kutu yaşamına döndürüyoruz.
Ayvalık Veteriner Kliniği’nde arkadaşımız Özgür Öztürk’e götürüyoruz. Klinikten kedi dostu, böyle küçük yavruların bakımında deneyim sahibi Merve, bize tavsiyelerde bulunuyor. Yemesi için neler yapabileceğimizi öğretiyor. Antibiyotik yapılıyor direncinin artması için. Sonra, yine evde kutu yaşamına döndürüyoruz.
Ayvalık’ta arkadaşlarla
buluşma yerimiz yakınımızdaki İpek Cafe. Her gün ordayız. Bizimle minik
de geliyor. Tabii kutu içinde. Bu arada elden ele arkadaşlar sevgileriyle onu
ısıtmaya çalışıyorlar.
Onu yaşatma çabamız hiç hız kesmiyor. Alican'ın gözetiminde
besleniyor, okşanıyor, temizleniyor. Ben geç yatıyorum. O yüzden, gece saat
12’den sonra bana teslim. Besliyorum, gazını çıkarıyorum, sıcak sularını
tazeliyorum, kucağımda ısıtıp, okşuyorum. Sonra da üstümdekileri kirliye atıp,
yenilerini giyiyorum. Çünkü, az sonra Fındık yatağımıza gelir. Miniğin bir
hastalığı varsa ona bulaşmasını istemem.
İncecik, yamyassı kemik kemik olan kolu ve patisi gün be gün toparlanıyor.
Hareketleniyor. Artık kutuda sağa sola gidiyor. Yatağın üstüne bıraktığımızda
tıpır tıpır yürüyor. Bakışları daha canlı, sanki. Bizimle birlikte, arabayla
kutu içinde her yere gidiyor. Gittiği yerde herkes seviyor onu. Arkadaşımız
Semra “çok bücür bu!” diyor; Bücür olsun
adı bakalım. Ama kimse kalıcı bir ad koymaya cesaret edemiyor. Yaşayacağı kesin
değil. İyiye doğru gidiyor ama, veteriner %50 yaşama şansı veriyor.
Artık kutuya
tırmanıyor, hattâ kutudan atlıyor, diyeceğim de, “düşüyor” demek daha doğru olur. Biraz daha fazla emiyor. O biberonu
ittikçe, biz inatla tekrar veriyoruz. Parazit ile ilgili bir sorununu keşfediyoruz. Hemen aşısını yaptırıyoruz. Böyle
tam kurtardığımızı düşününürken, birden hareketleri azalıyor. Daha çok uyuyor.
Karnı şiş, nefesi hızlı. Çok üzülüyoruz. Acaba aşıdan mı, geçici bir şey mi,
diye düşünüyoruz. Ama hiç geçici değil. Her gün biraz daha hastalanıyor.
Bir akşamüstü odasına çıkıyorum. Hareketsiz yatıyor. Elimle
dokunuyorum. Hafif ittiriyorum, ne tepki var ne ses. Eyvah! Biraz da kaçarak
çıkıyorum odadan. Alican’a söylüyorum. Sessizce o da yukarı kata odasına
çıkıyor. “Ölmemiş, ama ölüyor” diyor. Güya TV’de bir dizi izliyorum. Ara sıra gözlerim doluyor. Alican yanında minik kedinin. 2 saat
kadar sonra sesleniyor: “Selma, gelsene!”
“Hayır gelemem, aramızdan ayrılışına tanık olamam”
diyorum. “Gel, mucizeyi gör” diye
yanıtlıyor beni. Koşarak çıkıyorum merdivenleri. Minik, yatağın üstünde bir o
yana bir bu yana adeta koşuyor. Miyavlıyor. Cin gibi bakıyor. Gerçekten mucize!
Yaşama dönen Melek’in Öyküsü devam edecek.
24 Aralık 2016 Cumartesi
FOTOĞRAF SAYFAMIZA YENİ FOTOĞRAFLAR YÜKLENDİ.
Arkadaşımız Çiğdem Çermikli kedisi Onur'un BBC kanalındaki kuşları avlama fotoğraflarını göndermiş. Demiş ki:
" Sabah bizim Onur kedi TV'de kuş avına çıktı,tutamayınca TV nin arkasında kuşları aradı😀"
FOTOĞRAFLAR SAYFASINDA
22 Aralık 2016 Perşembe
MELEK'İN ÖYKÜSÜ BAŞLIYOR
Geçtiğimiz Eylül ayı. Evimizin
üst katındaki balkonda, ayakkabı kutusunun içinde 2 minicik kedi . Birbirlerine sokulmuş
ısınmaya, nefes almaya, daha doğrusu yaşamaya çalışıyorlar. Hava eskisi gibi
değil. Serin ve rüzgârlı. 2 yavru kedi, annelerinin sıcaklığından yoksun hem
fiziksel hem de duygusal olarak üşüyorlar. Biri daha koyu renk ve sanki biraz daha küçük.
İkisinin de henüz gözleri hasta ve kapalı.
On gün kadar önce, yan bahçenin
duvarlarının dibinde bir anne kedinin doğum yaptığını biliyoruz. O yavrulardan
ikisi bunlar. Annenin yavrularını, hiçbir yere değil de bize bırakması anlamlı
mı acaba? Hem de üst kat balkonuna. Diğer hayvanlardan korumak mı istiyor minikleri,
anne kedi? Yoksa, “buradan içeri alın hava serin” mi, diyor? O gün eşim Alican sosyal
medyada bu olayı paylaşmış:
“Bir sarı kedi komşunun bahçesinde
7 tane yavru doğurdu on gün önce. İki
tanesini getirmiş gece balkonumuzdaki kışlık ayakkabı kutusuna koymuş. ”Bu adam
bunlara iyi bakar” demiş. Sabah sabah ince ince, tiz seslerle uyandım. Bunca yıldır kedi bakarım.
Bu bahçede onlarca kedi büyüdü. Hâlâ onlarca kediye de babalık yapıyorum, hiç
bu kadar küçük kediyle karşılaşmadım. Anne kediler yavrularını zaman zaman güvenlik açısından
taşırlar. Özellikle de erkek kedilerden korumak için. Ama bu taşıma işi bazen
iki- üç gün filan sürer. Bütün yavruları bir araya getirmesi onun radar sistemine
bağlı. Eğer onlara dokunursak insan kokusunu alır ve yavrularına bir daha asla
dokunmaz. Uzaktan kontrol eder ama dokunmaz. Bu yavruları annelerine tekrar kabul ettiremezsek bizim bahçede büyürler herhalde.”
Alican, gerçek bir hayvan dostu.
Bulduğumuz bütün kedilere o bakıyor, ben de yardım ediyorum. Besliyor, veterinere
götürüyor. Mama, ciğer alıp hazırlıyor, belirli aralıklarla yediriyor onlara.
Köpekleri de ihmal etmiyor.
Eşimin önerisiyle birkaç gün daha
dışarıda battaniyelere sararak koruyoruz yavruları. Annelerini bekliyoruz. Ama ne gelen
var ne giden.
Ne yapsak bilmiyoruz. Evde
bağışıklık sistemi düşük, kendi hemcinslerine yabancı kedimiz Fındık var. Ama çare yok eve alacağız. Bu
kedileri sahiplenecek kimse yok. Çoğu zaten 4-5 kediye bakıyor. Bir kutu
hazırlıyoruz. İçine sıcak su torbaları, örtü koyuyoruz. Biberon, küçük şırınga,
veteriner arkadaşımızdan aldığımız süt tozu. Hepsi hazır. Bir odayı klimayla ısıtıyoruz.
Artık
evdeler.
Ne yazık ki, yavrular bu ortamda
bile beslenemiyorlar. Su ile karışık süt, yeni doğmuş kediler için süt tozu
deniyoruz, ağızlarını açmıyorlar. Zorla birkaç damla yudumluyorlar. Koyu renk
olanı bir damla ancak yutuyor. Sürekli
uyuyorlar. İncecik bedenleri yine incecik tüylerle kaplı kemiklerden
oluşmuş. İnsan eline almaya korkuyor. Azimle, beslemeye çalışıyor ve bir süre
göğsümüzde yatırıyoruz. Göz doktoru arkadaşımız Hayrettin’in önerisiyle
gözlerine merhem sürüyoruz. İyi gelse de küçük olanın tam açılmıyor gözleri.
İki üç gün sonra ne yazık ki onu, minicik kediyi kaybediyoruz.
Üzüntülüyüz ama,
diğerini yaşatmamız gerek. O yavru için yalnızca biz varız. Kutunun içinde
kardeşini aranıyor. Daha sık avuçlarımızda ısıtarak yalnızlığını
unutturmaya, var gücümüzle hayata
tutundurmaya çalışıyoruz. Bu minik yaşamalı.
Yavru kedi Melek'in öyküsü devam edecek.
21 Aralık 2016 Çarşamba
TERKEDİLEN KEDİLER VE MELEK
Kedileri, yavrularını terketmeye
zorlayan sebebi hiç anlayamadım. Çünkü, anne kedilerin yavrularına ne kadar şefkatle yaklaştıklarını,
onları nasıl koruduklarını, onlar için
kendi yaşamlarını nasıl hiçe saydıklarını gözlemlemiştim.
Söylendiğine göre, anne kedi, özellikle
sağlıksız yavrularını atarmış. Bilirsiniz, atılan, minicik yavru kedi ya ölür ya da birisi tarafından
bulunup yaşatılır. Böyle kediler anne sütü alamadıkları için biraz daha hassas
bünyeli oluyor. Daha çok korunmaları gerekiyor. Tıpkı Fındık gibi. Zaten anne kediler, kedi
dostu evleri biliyorlar, galiba. Bu olay bizim başımıza öyle sık gelmeye
başladı ki!
Böyle bir terkedilmişlik öyküsü yarın
bu sayfalarda yer alacak.
Melek terkedilmiş bir kedi |
Yarından başlayarak, minik kedi Melek’in öyküsünü anlatacağız. Birkaç yazımızı ona
ayırdık. Melek, bundan sonra da sayfalarımızda sıkça yer alacak.
Melek’i çok seviyoruz.
15 Aralık 2016 Perşembe
KEDİLER HİÇ BÜYÜMEZ!
😺🐱🐾
Bu haftaki konuk yazarımız Alican Özinanır'ın yazısının başlığı bu.
Yazarımız, Ayvalıklı Kedi Fındık'ın Babışı. Ama Fındık'ın söyleyişiyle "Bebiçi". Evet, Fındık, Bebiç'in dillendirmesiyle konuşur. Bebiç onun sesidir, sözüdür. Bu yazı sırasında da, " Bebiç beni mi anlatıyorsun?" diyordu.😍
Konuk yazarımızı okumayı unutmayın!
11 Aralık 2016 Pazar
Barınakta Köpeklere Kitap Okuyan Çocuklar
Ne güzel bir haber!
Çocukların köpeklere, köpeklerin de çocuklara olan düşkünlüğü hep bilinir.
Örselenmiş, yalnız kalmış, barınakta yaşayan bir köpek, herhalde en çok bir çocuğu gördüğünde sevinir. Haberdeki Köpek Barınağı, psikolojisi çeşitli nedenlerle bozulmuş köpeklerin tedavisinde son çareyi çocuklarda bulmuş. Tabii ki, hem köpekler hem de çocuklar çok mutlu olmuşlar.
Bu başlıkla ilgili videoyu ve bilgiyi Haberler başlığımıza tıklayarak okuyabilirsiniz.
6 Aralık 2016 Salı
KEDİ İÇİN EVİMİZDEKİ TEHLİKELER
Ayvalıklı Fındık, kış mevsimini geçirmek üzere Ankara'ya geldi. Geldi ama, kedi kumu ve mama almak, sokaktan eve alınan bir kedi için yeterli mi? Tabii ki değil. Kedisi olanlar çok iyi bilirler. Evin içi tehlikelerle doludur. Yeni kedi edinenler için bu tehlikeleri aktarmak isterim:
Öncelikle, yüksek katta oturuyorsanız camların, balkonların güvenliğini sağlayın. Bizim en büyük korkumuz Fındık'ın pencereden ya da balkondan düşmesiydi. Böyle bir riski asla göze alamazdık. O yüzden pencerelerin açılır kanatlarına tel taktırdık. Telli de olsa, pencere açıksa odada yalnız bırakmadık.
Evin her tarafı kablo doluydu. İlginçdir, kedi edinince bunları daha çok farkeder olduk. Şarj aletlerinin uçlarını açıkta bırakmadık. Bir kedi edindiyseniz, bebeğiniz varmış gibi davranın. O zaman sorunun çoğunu halledersiniz. Sözgelimi, böcek ilaçları, zehirler, ilaçlar; çocuklarımız kadar, kedilerimiz için de tehlikelidir. Küçük nesneler, iğneler, cam kırıkları onları yaralayabilir. Plastik poşetler, köpük kutular da zararlı olabilir. Minicik yavru kediler çöp torbalarının iplerini yutmaya çalışırlar. Aman dikkat!
Öncelikle, yüksek katta oturuyorsanız camların, balkonların güvenliğini sağlayın. Bizim en büyük korkumuz Fındık'ın pencereden ya da balkondan düşmesiydi. Böyle bir riski asla göze alamazdık. O yüzden pencerelerin açılır kanatlarına tel taktırdık. Telli de olsa, pencere açıksa odada yalnız bırakmadık.
Evin her tarafı kablo doluydu. İlginçdir, kedi edinince bunları daha çok farkeder olduk. Şarj aletlerinin uçlarını açıkta bırakmadık. Bir kedi edindiyseniz, bebeğiniz varmış gibi davranın. O zaman sorunun çoğunu halledersiniz. Sözgelimi, böcek ilaçları, zehirler, ilaçlar; çocuklarımız kadar, kedilerimiz için de tehlikelidir. Küçük nesneler, iğneler, cam kırıkları onları yaralayabilir. Plastik poşetler, köpük kutular da zararlı olabilir. Minicik yavru kediler çöp torbalarının iplerini yutmaya çalışırlar. Aman dikkat!
Kedilerin hepsi, dolaplara, çekmecelere, sepetlere bayılırlar. Bizim Fındık, özellikle yarı açık çekmeceleri boşaltmakta ustadır. En iyisi onu izleyip nereleri saklanmak ya da uyumak için seçtiğine dikkat etmek. Çamaşır ve kurutma makinelerinin kapakları açıksa buralara girme olasılığı var. Banyoda bir başka tehlike kova ve leğen içindeki deterjanlı sular. Her ne kadar kedi kolay kolay böyle bir suyu içmezse de tedbirli olmak iyidir. Klozet kapakları da hep kapalı durmalı.
Fındık evi tanıyıp da kendine bazı yerler belirlediğinde biz de oralarda dikkatli olduk. Dolapların içini aramadan kapağını kapatmadık. Kapıları her açtığımızda önümüze baktık. Çünkü Fındık orada olabilirdi. En önemlisi çiçeklerimizi gözden geçirdik. Vazolarda taze çiçek bulundurmaya son verdik.
Balkondaki çiçekleri araştırdık. Zararsız olanları (yine de yememesi için eğittik) yerlerinde bıraktık. Zararlıları yok ettik ya da erişemeyeceği biçimde yükseklere yerleştirdik. Çiçekler zararın ötesinde bir kedinin ölümüne yol açabilir. Çoğumuzun balkonda yetiştirdiği, salonda bulundurduğu, Benjamin, Mor Salkım, Açelya, Atatürk Çiçeği, Yalancı Süs Biberi, Sarmaşık, Difenbahya, Sıklamen gibi tanıdık çiçekler ne yazık ki, kedimizi ölüme götürebilir. Zararlı çiçekler bu kadar değil tabii. Konuyu, veteriner hekiminize sormayı ihmal etmeyin ve internette araştırın, derim ben.
Bu bilgiler yeni kedi edinenler için. Siz ona, o size ve eve alıştıkça mutluluğunuz katlanarak artacaktır. Yeter ki, tehlikeleri kedinizden uzak tutun.
2 Aralık 2016 Cuma
BİZİMKİNİN ADI FINDIK. SİZİNKİNİN ADI NE?
Sevgili okurlar, hayvan dostlarınızın öykülerini, özelliklerini, güzelliklerini, adlarını, fotoğraflarını, videolarını burada paylaşalım. Son yazıda bundan söz etmiştim. Bu blogda; İsimler Sözlüğü, Fotoğraf Albümü ve Dünyanın her yerinden hayvan haberleri yer alacak.
Konuk yazarlarımız, konuk dostlarımız olacak. Benim için dünyanın sıkıcı halleri arasında bir sığınak olan "Ayvalıklı Kedi Fındık ve Sevimli Dostlar", sizin de sevgili dostunuzla birlikte kaçacağınız bir sığınak olabilir. Ne dersiniz?
Gönderilerinizi bekliyoruz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)